Darbe girişimi sonrası tutuklanan ve müebbet hapis cezasına çarptırılan gazeteci-yazarlar Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Zaman’ın tasarım sorumlusu Fevzi Yazıcı, Zaman’ın reklam müdürü Yakup Şimşek ve öğretim görevlisi Tuğrul Özşengül’ün bir üst mahkeme olan İstanbul Bölge Adliyesi 2. Ceza Dairesi’ndeki istinaf duruşması başladı. Davada, Mehmet Altan Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla tahliye edilirken, diğer 5 isim tutuklu bulunuyor.
İLK NAZLI ILICAK SAVUNMA YAPTI
Davanın bugünkü duruşmasında dinlenmesi beklenen gizli tanık Söğüt’ün ifadesinin 19 Eylül tarihinde alındığı öğrenildi. Duruşmada, ilk olarak Nazlı ılıcak ifade verdi. Ilıcak, ifadesinin sonlarına doğru gözyaşlarını tutamadı; “Mahkemede asla yaşımı öne sürmemeye özen gösterdim. Ama 74 yaşındayım. İki dondurucu kışı ve yakıcı yazı cezaevinde geçirdim. 74 yaşında iki yıl cezaevinde yatan gazeteci yok. Bu yaşta hiçbir yere kaçamam. Darbecilik gibi ahlâksız bir suçla yargılanmak çok zor. Kimsenin hak etmediği şekilde yargılanıyorum. İşkence yok ama manevi işkence çok var.” Dedi.
FEVZİ YAZICI: HİÇ REKLAM FİLMİ ÇEKMEDİM
Duruşmada ikinci olarak Zaman’ın görsel tasarım sorumlusu Fevzi Yazıcı savunma yaptı. Zaman’ın “Gülen Bebek” reklamıyla ilgili konuşan yazıcı, “hayatımda hiç reklam filmi çekmedim” dedi. Hakkında verilen hükmün “hukuk dışı” olduğunu belirten Fevzi Yazıcı, beraatini talep ederek savunmasını tamamladı.
Yazıcı’nın savunmasının öne çıkan bölümleri şöyle; “Görsel tasarımcıyım, hayatımda reklam filmi çekmedim. “Gülen bebek” reklamının hazırlığında yer almadım. Onay toplantısına son anda davet edildim ve müsait olduğum için katıldım. Tüm tanıkların reklamın Tibet Sanlıman tarafından yapıldığını belirttiklerine dikkat çekti: Bu, reklamla ilgimin olmadığının ispatıdır. Darbeye bilfiil katılan hiçbir asker bu reklamdan talimat aldığını söyledi mi? Savcının, iddiayı ispatlamak için böyle birisini bulması gerekmez mi?”
MEHMET ALTAN: SUÇ İŞLEYEN MAHKEME!
Mahkemede 3. olarak Mehmet Altan savunmasını yaptı. Altan, “AYM kararları Anayasa gereği bağlayıcı iken 26. ACM beni tahliye etmeyerek Anayasa’yı çiğnedi, suç işledi. Bu suçu işleyebilen bir mahkemenin verdiği hüküm ne kadar ciddiye alınabilir?” dedi.
Altan savunmasında, “AYM dosyanın son haline bakarak 3 ihlal buldu. 26. ACM’ye göre ben yazı yazıp konuşarak cebir ve şiddet kullanmış, manevî cebir yoluyla idamlık suç işlemişim. Türk hukukunda manevî cebir diye bir suç var mı? Hayır. Yassıada Mahkemeleri’nde vardı. Manevî cebir kavramı Avrupa’da faşizmin, Türkiye’de 27 Mayıs darbesinin ürünüdür. Tedavülden kalkmıştır. TCK 309. maddedeki şiddet-cebir unsurunu anlamayan, yazı ve konuşmayı şiddet ve cebir sayan bir mahkemeyle karşı karşıyayız. Şayet Anayasa’nın 38. ve TCK’nın 2. maddeleri halen yürürlükteyse bu iddianamede delil sayılan hiçbir şey delil değildir. Beni tutuklayan yargıç, savcının “sübliminal mesaj” verdiğimi iddia ederken “sübliminal” kelimesini bilmediğini söyledi. Suçsuz insanları suçlu gibi göstermek isteyen, insanları boş yere hapishanede yatıran utandırıcı bir gelenek var. AYM ve AİHM bu dosyanın son haline bakarak hiçbir suç işlemediğimi karara bağladı. Gözaltına bile alınamayacağıma hükmetti.” dedi.