Mezopotamya Ajansı muhabiri Seda Taşkın’ın yargılandığı davanın ikinci duruşması 2 Temmuz 2018 günü Muş 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada mahkeme heyeti Taşkın’ın tutukluluğunun devamına hükmederken, avukatların ihbarın kimin tarafından yapıldığının tespit edilmesine dair taleplerini yine reddetti.
Dosyadaki resmî tutanağa göre; Taşkın hakkındaki ihbarın Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait olan “egm” ibareli bir mail adresiyle ulaştığı saptanmış, ancak mahkeme bir önceki duruşmada da ihbarı yapan kişinin araştırılmasını kabul edilmemişti.
Sosyal medya paylaşımlarına dayalı bir iddianameyle “örgüt propagandası” ve “örgüt üyeliği” suçlarından yargılanan Taşkın, 23 Ocak’tan bu yana Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu.
“Gazeteciliğin bedeli tutukluluk olmamalı”
Duruşma salonuna Sincan Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlanan Taşkın, Seda isminin kod adı olduğuna ilişkin iddiaları yeniden reddetti. Kimliğindeki adının “Seher” olmasına rağmen tüm ailesi ve arkadaşlarının kendisini Seda olarak çağırdığını vurgulayan Taşkın “Bana gelen bütün mektuplarda yakınlarımın ve arkadaşlarımın bana Seda diye hitap ettiği görülüyor. Ortaokuldan beri telefon kullanıyorum. Mesajlaşmalardan ismimin küçüklüğümden beri Seda olduğu çok kolay bir şekilde öğrenilebilir” dedi. Telefon görüşmelerinde de kendisine Seda diye hitap edildiğini vurgulayan Taşkın, “Cezaevinde görüşe gelen dedem adımı Seda diye söylediği için uzun süre bekletildi” diye konuştu.
Gazetecilik yaptığı için altı aydır tutuklu olduğunu vurgulayan Taşkın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mesleğimi çok zor koşullar altında yapmamın bedeli bu olmamalı. Mesleğimi çok seviyorum ve çok severek yapıyorum.”
Taşkın’ın ardından söz alan avukat Gulan Çağın Kaleli, savcının tutukluluğun devamını talep ettiği mütalaasını eleştirdi. “Müvekkilimizin dosyasına dair herhangi bir belirleme yapılmadan mütalaa verildi” diyen Kaleli, savcının öne sürdüğü suçun “katalog suçlar” arasında yer alması ve cezanın üst sınırı gibi gerekçelerin tutukluluğun devamı için kullanılamayacağını söyledi.
Kaleli, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Rusya ile ilgili cezaların alt ve üst sınırın tutukluluk süresini haklı kılmayacağına dair bir kararının mevcut olduğunu belirtti. Kaleli, AİHM’in Bulgaristan hakkında bir başka kararında ise sanığın kaçma şüphesinin somut bir şekilde ortaya konmasının gerektiğini de vurguladığını ifade etti.
Kaleli ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin “somut olarak ortaya konmamış ve basmakalıp nedenlerden dolayı tutukluluğa devam kararı verilmesinin kişi özgürlüğü ve güvenliğine aykırı olduğuna” dair bir kararı olduğunu da hatırlattı.
“Mahkemenin tarafsızlığı hakkında şüphe oluşur”
Soruşturma sırasında arama ve el koyma tutanağının Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) aykırı bir şekilde polis tarafından gözaltı işleminden 30 dakika sonra savcılığa onaylatıldığını da ayrıca hatırlatan avukat Kaleli, sözlerini şöyle sürdürdü: “İhbarda bahsi geçen bir röportaj söz konusu, ancak dijital materyaller arasında böyle bir röportaj da yok. Dolayısıyla ihbar ve dijital materyaller arasında bir bağ bulunmamaktadır. Temiz dijital materyaller mi gerekçe olarak sunuluyor? Muş Terörle Mücadele Şubesi’nin ürettiği bir dosya üzerinden bir kovuşturma yapıyoruz.”
Bir önceki duruşmada ihbarın IP numarasından hangi bilgisayardan yapıldığının saptanmasını istediklerini ancak taleplerinin geri çevrildiğini söyleyen avukat Kaleli, taleplerinde ısrarcı olduklarını söyledi. Kaleli, “Talebimizi yineliyoruz ama bir farkla. Bu kez ihbarı Muş Terörle Mücadele şubesinde hangi polisin attığının tespit edilmesini istiyoruz. Bu talebimizin reddedilmesi halinde mahkemenizin tarafsızlığı hakkında ciddi bir şüphe oluşacaktır” dedi.
Seda adının bir “kod ismi” olarak değerlendirmesinin mantıksız olduğunu da vurgulayan Kaleli, Taşkın’ın tüm sosyal medya hesaplarını “Seda” ismiyle açtığına dikkat çekti.
“Hangi kod adı taşıyan kişi kendi fotoğrafıyla sosyal medya hesabı açar? Seda Taşkın sadece müvekkilim değil, aynı zamanda arkadaşım olur. Arkadaşları ve ailesi olarak hepimiz onu seda diye tanıyoruz” diyen Kaleli, Sincan Cezaevi’ndeki kapalı görüş ve telefon kayıtlarıyla ailesinin Taşkın’a hangi isimle hitap ettiğinin tespit edilmesini istedi.
Taşkın’ın daha önce adli kontrol hükümlerini yerine getirdiğini de vurgulayan avukat Kaleli, önce tahliyesine, ileriki aşamalarda da beraatine hükmedilmesini talep etti.
Sincan Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlanan avukat Ebru Akkan ise dosyaya birinci duruşmadan bu yana yalnızca tek paragraflık bir tutanağın eklendiğine dikkat çekti. Akkan “Eğer bir tutanak üzerinden bir yargılama yapılacaksa, bizim de burada bir figüran olarak bulunmamıza gerek yok. Hukuka aykırı evraklar dışında delil olarak değerlendirilebilecek hiçbir husus bulunmamaktadır” diye konuştu.
Savunmaların ardından ara kararını açıklayan mahkeme, Taşkın’ın tutukluluğunun devamına hükmetti. Mahkeme ayrıca Seda adıyla ilgili talep edilen bir raporun beklenmesini isterken, avukatların Sincan Kapalı Cezaevi’nin görüş ve telefon görüşmesi tutanaklarının incelenmesini de kabul etti. Buna karşın mahkeme, avukatların ihbarın kimin tarafından yapılmasının tespitine yönelik taleplerini de ikinci kez reddetti. Davanın üçüncü duruşması ise 12 Eylül 2018’de görülecek.
Taşkın 20 Aralık’ta haber yapmak için bulunduğu Muş’ta “hakkında ciddi bir ihbar var” denilerek dört gün gözaltında tutulmuş, savcının tahliyesine itirazı üzerine 23 Ocak’ta Ankara’da tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Davanın 30 Nisan’da görülen ilk duruşmasında Taşkın gözaltında tutulduğu süre boyunca fiziksel ve psikolojik baskılara maruz kaldığını anlatmıştı.
Kaynak: https://expressioninterrupted.com/tr/gazeteci-seda-taskin-ikinci-durusmada-da-tahliye-edilmedi/