Başlıktaki cümle üç buçuk yıldır cezaevinde olan gazeteci Nedim Türfent’e ait. Nedim gizli tanıkların işkence altında ifade verdikleri beyanına rağmen sekiz yıl dokuz ay hapis cezasına çarptırıldı.
Nedim ile cezaevine girdiği günden beri yazışıyoruz. Son üç ay yurt dışında olduğum için Nedim’den gelen mektupları henüz yeni okuyabiliyorum. Bu mektupların bazı bölümlerini Nedim’in izni ile paylaşıyorum:
“Dünya haritasının farklı noktalarında halkların, eşitsizlik, haksızlık, hukuksuzluk, yoksulluk, yolsuzluk, baskıcı ve otoriter rejimlere karşı sokak savaşımı verdiği bir evrede, yeni bir sayfa açmanın hazırlıklarını yapıyoruz. Son demlerini yaşamakta olduğumuz 2019 yılının kısa bir muhasebesini yapacak olursak, özelde ülkemizde genelde dünyada önceki seneye kıyasla daha adil, daha özgür, daha barışçıl, daha eşitlikçi bir yıl oldu desek yersiz olur. Öte yandan fotoğrafa bir bütün olarak baktığımız zaman farklı ülkelerde halklar, kendi dilleri ve sözcükleri ile baskıcı ve otoriter rejimlere “edi bes ê “ diyorlar. Talepleri neredeyse aynı. Haklar despot erklerden yaka silkti, umudu büyütüyorlar. Bu kıymetli umut, halkları özlemleriyle buluşturacak mı, bunu zaman ve zemin gösterecek. Lakin bu umutla yeni yılı karşılamak direnç aşılıyor.”
Nedim daha sonra Türkiye’deki karanlıktan ve bu karanlıkla nasıl mücadele edebileceğimizden bahsediyor mektubunda:
“Adil paylaşım, demokrasi, adalet, özgürlük gibi birtakım ortak ilkeler paydasında buluşabilmenin ihtimalini güçlendirmeliyiz. El ele tutuşabilmenin, omuz omuza durabilmenin kolektif değerleri üzerinde bir birliktelik örmek zorundayız. Günün sonunda ve işin ucunda ortak geleceğimiz var. Yoksa her geçen gün cam kırıklarını eteğimize toplamak durumunda kalacağız. Yeni yıla ‘birlikte’ girelim…”
Uluslararası PEN’in en son tuttuğu kayıtlara göre Türkiye’de 117 gazeteci demir parmaklıklar arasında. Uluslararası PEN’den Aaliya Ahmed bu rakamlara ilişkin şöyle söylüyor web sayfalarında:
“Türkiye’de en az 117 gazeteci demir parmaklıklar arasında. Bu insanlar bu rakamlardan çok daha öteler. Bu insanların ve ailelerinin hayatları sadece barışçıl bir şekilde düşüncelerini ifade ettikleri için mahvedilmiş durumda. Hiç kimse düşüncesini ifade etme hakkını kullandığı için hapse atılmamalı.”
Yüzlerce gazeteci, yazar, politikacı ve düşüncelerinden dolayı binlerce insan 2020 yılına da cezaevinde girdiler. Onları içerde tutan sadece bu baskıcı devlet değil aynı zamanda devam eden kayıtsızlık, onlara yeterince ses olamamak… Onlara ses olmamız onları cezaevinden çıkarmayabilir ama hiç değilse içeride daha güçlü durmalarını sağlayacak, onları o soğuk koğuşlarda ısıtacaktır.
Cezaevlerinde koşullar her geçen gün kötüye gidiyor. Diyarbakır Kadın Cezaevi’nde haftada iki gün sadece 20 dakika sıcak su veriliyor. Urfa T Tipi’nde haftada üç gün. Bunlar sadece bildiklerimiz. Cezaevlerinde işkence uygulamalarının yaygınlaştığı haberleri geliyor. Başka bir yazımda detaylı yazacağım çünkü bu hafta insan hakları kuruluşlarını ziyaretim sırasında korkunç işkence iddiaları duydum. Urfa’da “Abi” denilen bir işkence timinden bahsediliyor. Kırıkkale’de ‘A Takımı’ denen başka bir timden. Çıplak arama yaygınlaştı. Çoğu cezaevinde revir ve hastaneye gitmek bile işkenceye dönüşmüş durumda.
Yine Nedim’le bitirelim:
“Kayıtsızlık, insanı kötülükten yana taraf kılar. Birbirimizin söz hakkını korumadıkça, birbirimize sahip çıkmadıkça, haklarımız bir bir elimizden alınıyor. Yinelemek istiyorum. 2020’ye “birlikte” girelim.
Kar yağmaya başladı, tane tane tellere…
Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi”
Yazı: Nurcan Baysal, Ahval
https://ahvalnews.com/tr/nedim-turfent/kayitsizlik-insani-kotulukten-yana-taraf-kilar