23 Eylül 2016’da, “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs ve FETÖ üyeliği” iddiasıyla tutuklanan Ahmet Altan, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildi. Bu kararı, Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 5 Temmuz 2019’da bozdu. Yargıtay, Altan’a, “örgüte üye olmamakla birlikte yardım” suçundan ceza verilebileceğini belirtti. Bunun üzerine yeniden yapılan yargılamada, Altan, 10 yıl 6 ay hapse mahkûm edildi ve yattığı süre göz önüne alınarak tahliyesi kararlaştırıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 6 Kasım 2019’da karara, cezanın artabileceği gerekçesiyle itiraz etti ve Altan, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla 13 Kasım 2019’da tekrar tutuklanarak cezaevine gönderildi.
AYM reddetti
Altan, bunun üzerine, 21 Kasım 2019’da Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Altan, başvuruda, “tutuklama için gereken şartlar bulunmamasına rağmen tekrar tutuklandığını, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın hürriyetlerinin ihlal edildiğini” savundu.
Bireysel başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, Altan’ın başvurusunu kabul edilemez buldu. Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, Anayasa’nın kişilerin fiziksel hürriyetlerini güvence altına alan 19. maddesinin kişi hürriyetinin kısıtlanmasına imkan tanıdığı durumlardan birinin de “mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi” olarak belirlendiği kaydedildi.
Yargı kararı
Bu nedenle yargı organlarınca verilecek mahkumiyet kararları kapsamında hapis cezasının veya güvenlik tedbirlerinin infaz edilmesinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmeyeceği belirtilen gerekçede, ancak Anayasa’nın 19. maddesinin amacının kişileri keyfi bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olduğu, kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların da maddenin amacına uygun olması gerektiği belirtildi.
Başvurucunun bu tarihten sonraki döneme ilişkin olarak hürriyetinden yoksun kalmasının, “suç isnadına bağlı tutma” değil, “mahkumiyete bağlı tutma” niteliğinde olduğunu belirtilen gerekçede, bu nitelikteki bir tutmayla ilgili yapılan bireysel başvuruda suç isnadına bağlı tutmaya ilişkin güvencelerin uygulanmasının mümkün olmadığı aktarıldı.
Kararda, Altan’ın, tutuklama kararı veren ve bu karara karşı itirazını inceleyen ağır ceza mahkemelerinin bağımsız ve tarafsız olmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü hatırlatıldı. Başvurucunun bu ihlal iddiasına dair hiçbir belirleyici ya da ayırt edici ifade kullanmadığı ve iddiasını herhangi bir olgu veya olay belirtmeksizin soyut olarak dile getirdiği aktarılan gerekçede, bu nedenle başvurunun bu kısmının da kabul edilemez bulunduğu ifade edildi.
AİHM’ye gidiyor: Savcılar cumhuriyeti
Altan’ın avukatı Figen Çalıkuşu, “Türkiye’de bir ilk olan ‘mahkeme hükmüne yetkisi olmayan savcının itirazı’ üzerine, yetkisi olmayan yan mahkemenin ve yan mahkemenin yan mahkemesinin tutuklama kararı vermesi, neticede adli kontrol tedbiri uygulanarak hüküm ile tahliye edilen Ahmet Altan’ın, 8 gün sonra anayasal ve yasal hakları hiç sayılarak itiraz üzerine ve suç işlemeyi göze alarak tutuklanması anayasal hak ihlali iken AYM 2.Bölüm net ve açık gerekçeler kullanmaktan kaçınarak, genel gerekçelerle hak ihlali bulunmadığına karar vermiştir. AYM Başkanlığı da hüküm ile tahliyeye itiraz edilemeyeceğini, hükme karşı üst mahkemelerin hükme dokunamayacağını iyi bilir oysa. Savcılar Cumhuriyeti hayırlı olsun” yorumunu yaptı.