Dünün yazarı, düşünürü ve öğretim üyesi bugünün ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanan tutuklu sanığı Ahmet Turan Alkan’ın ahfadından “Hür ve demokrat vicdanlara hitap ediyorum” başlıklı bir mail aldım.
Ahmet Turan Alkan’la hiç yüz yüze gelmedik. Şahsen konuşmuşluğum ve tanışmışlığım da yoktur. Kendisini Türkiye Günlüğü’ndeki yazılarından ve eserlerinden tanıyorum. Onun yazdığı her yazı insan kokar, İslam kokar, Türk kokar daha da daraltarak yazalım Anadolu kokar, Yunus kokar, Sivas kokar!
Entelektüel derinliği olan bu ülkenin nadir yetiştirdiği insanlardan birisidir.
Zamanında iktidar kanadının da büyük değer verdiği Zaman Gazetesinde yazı yazıyordu. Malum gelişmeler sonucu kendisini hapishanede buldu. 65 yaşında olup iki yıldan beri hapishanede ağır tecrit şartlar altında tutuluyor.
Bilmem onun yazdıklarını okudunuz mu? Entelektüel derinliği hakkında bilginiz var mı? Türkiye’de Ahmet Turan’ın felsefi ve ilmi ayarında on kişi olduğunu da sanmıyorum.
Ben şahsen hangi suçu, hangi silahla işledi bilmiyorum. Ama beyniyle iş yapan nadir insanlardan birisi olduğunu biliyorum.
Dik baş, dik bakış!
Altıncı Şehir, Yatağına Kırgın Irmaklar, Üç Noktanın Söylediği, Ateş Tecrübeleri, Biz Böyle Güzeliz vb. kitapların müellifinden FETÖ’cü çıkar mı? Böyle bir düşünürü, dar bir ideoloji ve cemaat cenderesi içine sokmak mümkün müdür?
Kaldı ki onun fikir namusuna sahip bir adam olduğuna cümle âlem şahittir. Dik başlı, dik duruşlu ve dik bakışlı bir düşünürden adamın adamı olmak gibi bir pespayelik zuhur edebilir mi?
Bu Türkiye’nin eski bir genelkurmay başkanını terör örgütü mensubu olarak ilan etmeye benzemektedir.
O şöyle diyor: “Öyle bir damga yedik ki FETÖ’cü diye… Ben 20 yıldır yazdım. Zaman gazetesinin yazarıyım. Kayyum gelinceye kadar da yazdım. İnandığım şeyleri yazdım. Ne Erdoğan’a ne Gülen’e angajmanım yoktur. Bununla onur duyuyorum”.
Dayanılmaz şartlar altında bile kıvırma, bükme, esneme göstermeyen bir adam.
Her şeyden önce hukuk adamları indirgemecilik, toptancılık ve genellemecilikten kaçmalıdır. Zaman Gazetesinde her yazanı FETÖ’cü olarak görmek doğru değildir. Orada mesleği gazetecilik olan ama siyasi kanaati liberal ya da milliyetçi olan kişi olabileceğini de düşünmek gerekir. Siyasi toptancılık hukuku hukuk olmaktan çıkarır. Yazdıklarından dolayı gazetecileri darbeci, FETÖ’cü ilan etmenin ne ahlaki ne de hukuki karşılığı vardır.
Ahmet Turan gibiler üzerinde durmak için güçlü bir mesele daha vardır. O da geleceğin dünyasında milletlerin gelişmişlik ve medeniyet seviyesinin kişi başına düşen kültür ve sanat eseri miktarıyla ölçüleceği hususudur.
Bu nedenle kültür, düşünce ve sanat adamlarını sustururken iki defa düşünmek gerek.
Bir adalet çığlığı
Ezcümle Ahmet Turan Alkan’ın durumu Türkiye’deki adaletin içinde bulunduğu hali pürmelali anlatır. Onun yazdıkları da özünde bir adalet çığlığıdır. Bu çığlığa sessiz kalmak Türkiye’yi hem sağırlaştırır hem de köreltir.
Farabi “Toplum sevgiyle kaynaşır, adaletle yaşar.” der. Mevlânâ “Adalet ağaçlara su vermek, zulüm dikeni sulamaktır.” der. Bize de hem onların hem de Ahmet Turan’ın söylediklerini tekrarlamak düşüyor.
İki yıldır izole biçimde ağır hapis şartlarında tutulan Ahmet Turan Alkan şunları söylüyor:
“Yazdıklarımla ve fikri duruşumla gurur duyuyorum. Yazdıklarımdan dolayı kesinlikle pişman değilim. İktidardan özür dilemedim ve dilemeyeceğim.
Mahkemeyi etkileyecek kaynağı biliyorum, ama o merciie seslenmeyi de ilk duruşmadan beri zül saydım, zül sayıyorum.
Onun lütfuyla zindandan çıkmaktansa, onun zulmüyle hapis yatmayı tercih ediyorum. Benim için şereftir, iftihar kaynağıdır”.
Başka söze ne hacet işte o budur.
(Kaynak Yeniçağ: Ahmet Turan Alkan’dan FETÖ’cü olur mu? – Özcan YENİÇERİ)