Bianet‘in başlattığı 16 tutuklu gazeteciye yönelik “İçerideki Gazeteciler yazıyor” köşesine gazeteci Mehmet Ali Ertaş mektup yazdı. Ertaş mektubuna şöyle başladı:
“Uzun yıllar DİHA’da çalıştım. DİHA, OHAL sürecinde KHK’lerle kapatılınca mesleğimi Mezopotamya Ajansı’nda sürdürdüm. Burada ve Xwebun gazetesinde haber çevirisi ve Kürtçe editörlük yaptım. Kürtçe dili, kültürü ve Kürtçe yayın yapan basına engeller hala sürüyor.
Ülkemizde yakından takip ettiğiniz gibi, basının özgür olduğunu söylemek zor. Çünkü hepimiz var olan gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bizim gözaltına alınıp tutuklanmamız, basının özgür olmadığının somut bir örneği. Basın özgürlüğünün önünde birçok engel var. Bunu hep yaşadık ve hala yaşıyoruz. Demokratik ve hukukun üstün olduğu ülkelerde basın çalışanları her zaman ve her yerde serbest ve sansürsüz bir şekilde çalışabiliyorlar. Ancak bizde sözleşmelerde ve resmi belgelerde her ne kadar basın haklarından söz ediliyorsa da, biz pratikte bunu hiçbir zaman göremedik.
HEP ENGELLENDİK
Bir gazeteci nerede ve ne zaman bir gelişme, bir olay veya bir haber varsa, orada olmalıdır. Biz de çoğu zaman bulunduğumuz il ve bölgede haber takip ederken, hep engel ve yasaklarla karşılaştık. Diyarbakır, Van, Ankara, İstanbul, Şırnak, Hakkari, Bitlis, Urfa ve birçok ilde haber takibini yapan arkadaşlar engellendi. Somut örnek verirsek, bir orman yangını çıktığında yangının olduğu bölgeye giderken engellendik. Bir köy ve bölge ablukaya alınırken giriş-çıkışlar yasaklanırken o köye gittiğimizde engellendik. Bir cenaze defnedilirken, cenaze izlediğimizde engellendik. Bir basın açıklamasını izlerken, (takip ederken) engellendik. İktidarın mitinglerini takip ederken engellendik. Ağaçların kesildiği ormanlık alana giderken, engellendik. Sur’un yasaklı mahallelerine giderken engellendik. Defalarca fotoğraflarımıza ve görüntülerimize el konuldu. Karşılaştığımız engelleri çoğaltabiliriz.
GERÇEĞİ DUYMAK İSTEMİYORLAR
“Neden sadece özgür basın çalışanları engelleniyor” sorusunun cevabı basit. Çünkü var olan gerçekliği, yaşananları olduğu gibi kamuoyuna aktarıyoruz. Bizi engelleyen birim veya yetkililer, var olan gerçeklerin aydınlanmasını istemiyorlar. Çünkü bir hak ve yaşam ihlali varsa onların da bunda payı var.
Biz 16 gazeteci sansürün tartışıldığı, seçimlerin konuşulduğu, bölgede çatışmaların ve savaşın olduğu bir zaman diliminde gözaltına alındık ve tutuklandık. Sekiz gün gözaltında kaldık. Sekiz gün boyunca niçin gözaltında olduğumuzu öğrenemedik. Savcılıkta ifade verdiğimizde gazeteciliğimiz sorgulandı. Yaptığımız programları niçin yaptığımız, kimden talimat aldığımız, program içeriğini kime göre ve neye göre belirlediğimiz soruldu.
GAZETECİNİN GÖREVİ
Bir gazeteci niçin haber yapar? Niçin program yapar? Dünyanın her yerinde basının işi ve görevi toplumu bilgilendirme, geliştirmeleri araştırma, analiz etme ve perde arkasını aydınlatmadır. Kamuoyunu doğru bir şekilde bilgilendirmedir. Bir bölgenin, ülkenin temel gündemlerini detaylı bir şekilde masaya yatırıp analiz etmektir. Bizim yaptığımız haberler ve programlar da bu çerçevede gelişti. Bütün haberlerimiz ve programlarımız kamuoyuna açık yapıldı. İnternet ve haber sitelerinde yayınlandı. Onun için bizim gözaltına alınmamız ve tutuklanmamız basın özgürlüğüne ve ifade özgürlüğüne aykırıdır.
KARAR ANKARA’DAN
Bizi tutuklayarak özgür basının önünde engel olmaya çalışıyorlar. Tutuklama kararının Ankara’dan verildiğini düşünüyorum. Çünkü yargılanmamızın hukukun ilkelerine ve Anayasa Mahkemesi’nin esasına göre yapılmadığını düşünüyorum. Çünkü biz tutuklandıktan sonra daha iddianamemiz hazırlanmadan AKP Genel Başkanı, NATO Zirvesi sonrasında bizim gazeteci olmadığımızı, Türkiye’de tutuklu gazetecilerin olmadığını iddia ediyor, savunuyor. Eğer bir yargılama daha bitmeden bir üst yetkili, bunu savunuyorsa ve mahkemeyi yönlendiriyorsa, adalet ve hukuk nasıl işleyecektir?
Tutuklanmamız tamamen keyfi ve hukuk dışı. Siyasi bir karardır. İfade ve basın özgürlüğüne yönelik bir darbedir. Halkın haber alma özgürlüğünü ihlal etmektir.
KÜRTÇE’YE ENGELLER
Ben uzun yıllar DİHA’da çalıştım. Çeviri ve editörlük yaptım. DİHA, OHAL sürecinde KHK’lerle kapatılınca gazetecilik mesleğimi Mezopotamya Ajansı’nda sürdürdüm. Burada da dört yıl haber çevirisi ve Kürtçe editörlük yaptım. Sonrasında da Xwebun gazetesinde editörlük ve yazı işleri müdürlüğünü yaptım. Xwebun gazetesi haftalık Kürtçe gazetedir. Gazete haftalık çıkarken, gazetenin web sayfası günlük Kürtçe haber geçiyor. Kürtçe dili, kültürü ve Kürtçe yayın yapan basına dönük engeller hep oldu, hala da sürüyor.
HER ŞEYE RAĞMEN GAZETECİLİK KAZANACAK
Azadiya Welat, Welat Medya, Rojava Welat ve birçok Kürtçe yayın yapan gazeteler kapatıldı. Yüzlerce sayı hakkında toplatma kararı alındı. İki yıldan fazladır yayın yapan Xwebun gazetesinin birkaç sayısı hakkında toplatma kararı çıktı. Web sitesi iki kez engellendi. Gazetenin abonelere dağıtımı da engelleniyor. Bu engel ve baskılar, Kürt kültürü, dili ve Kürt basınına dönük politikanın sonuçlarıdır.
Ancak özgür basın çalışanları her zaman doğrunun ve gerçeğin peşinden koşuyor. Karanlıkları, yolsuzlukları ve hak ihlallerini hep aydınlatmaya devam edeceğiz. Özgür basın her zaman ve her yerde hakikatin peşinde koşacaktır. Biz gazeteciyiz ve her zaman ve her yerde gazeteci olacağız.”
Mehmet Ali Ertaş kimdir?
Xwebün Yazı İşleri Müdürü. 20 yıla yakındır Kürtçe gazetecilik yapıyor. Kürt gazete, TV ve radyolarında çalıştı. Televizyonlarda programlar yaptı. Azadiya Welat ve DİHA’da çalıştı. Daha önce de gözaltı alındı, yargılandı ve tutuklu kaldı. Aralık 2017’de 10 Ekim Ankara Katliamı’na ilişkin sosyal medyada “katliam” dediği gerekçesiyle 1 yıl 3 ay ceza aldı.