Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatları Sezin Uçar, Özlem Gümüştaş ile Etkin Haber Ajansı Editörü İsminaz Temel ve muhabiri Havva Cuştan’ın da aralarında bulunduğu 13’ü tutuklu toplam 23 kişinin yargılandığı dava Çağlayan’da görüldü. Savunmalar sonrası mütalaasını veren savcı, mevcut delil durumu ve tutuklama gerekçelerinde değişiklik olmadığı gerekçesiyle tutuklu sanıkların hepsinin tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamını talep etti. Mahkeme, Havva Çuştan, İsmail Geçer, Meral Tatar, Onur Binbir ve Özgen Sadet’in tahliyesine; Coşkun Yiğit, Erkan Kakça, Hünkar Hüdayi Yurtsever, İlhan Aslan, İsminaz Temel, Mazlum Demirtaş, Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar’ın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Ayrıca tutuksuz sanıklar hakkındaki adli kontrol hükmü devam edecek. Bir sonraki duruşma 29 Kasım’a ertelendi.
Aralarında avukatlar, gazeteciler, Suruç yaralıları ve aileleri ile ESP aktivistlerinin de bulunduğu 13’ü tutuklu 23 kişinin “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamalarıyla yargılandığı davanın duruşmasına İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada tutuklu sanıklar Coşkun Yiğit, Erkan Kakça, Havva Çuştan, Hünkar Hüdayi Yurtsever, İlhan Aslan, İsmail Geçer, İsminaz Temel, Mazlum Demirtaş, Meral Tatar, Onur Binbir, Özgen Sadet, Özlem Gümüştaş, Sezin Uçar ile bir kısım tutuksuz sanık hazır bulundu. Duruşmayı Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), Özgürlükçü Demokrat Avukatlar (ÖDAV) gibi hukuk örgütlerinden çok sayıda avukat izledi.
‘KOVSALAR DA GİTMEM’
Duruşma, tutuklu sanık İlhan Aslan’ın savunmasıyla başladı. 9 aydır haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklu olduklarına dikkat çeken Aslan, tarafına yöneltilen suçlamaların tamamının Anayasal haklar çerçevesinde katıldığı basın açıklamalarından oluştuğunu vurguladı. Kaçma şüphesi olduğu gerekçesiyle hakkında verilen tutuklama kararına ilişkin de açıklamalarda bulunan Aslan, “Ben bu topraklarda yaşamak istiyorum. Gerekirse hapis yatacağım ama kovsalar da gitmeyeceğim. Ezilen halklar için mücadeleye devam edeceğim” diye konuştu. Aslan, ESP’nin silahlı mücadele ile hak kazanma gibi bir durumu olmadığını, kendi savunduğu görüşleri demokratik yollarla sürdüren bir parti olduğuna dikkat çekti.
‘SUÇLANDIĞIM EYLEMLER VALİLİKTEN İZİNLİ’
Tutuklu sanıklardan İsmail Geçer savunmasında, daha evvel aynı suçlamalardan tutuksuz yargılanmasına rağmen bu dosyadan tutuklu yargılanıyor olmasını hukuksuz bulduğunu beyan etti. 10 Ekim’de Ankara Garı önünde yaşanan katliama şahit olduğunu ifade eden Geçer, “Bu katliamı gerçekleştiren örgüte karşı savaşan insanların taziyelerine katılmayı kendime bir borç bildim. Bu yüzden cenazelerde bulundum. Suçlandığım eylemler valilikten ve emniyetten alınan izinle yapılan eylemlerdir.” dedi. Tutuklu bulunduğu 9 aylık süre içerisinde çalıştığı işinden çıkarıldığı için kredi borcunu ödeyemediğini ve bakıma muhtaç annesine bakamadığını belirten Geçer, tahliye ve beraat talep etti.
‘IŞİD’E KARŞI SAVAŞTIKLARI İÇİN CENAZELERİNE KATILDIM’
Suruç yaralısı olan tutuklu sanık Mazlum Demirtaş savunmasında, tarafına yöneltilen suçlamaları reddetti. Katıldığı cenaze törenleri suçlama unsuru sayılan Demirtaş, “Gittiğim cenaze törenlerinde ölen insanları birebir tanımıyordum. Örneğin Serkan Tosun’u tanımıyordum ama kendisinin dünyayı kana bulayan IŞİD örgütüne karşı savaşmış olmasından cenazesine gitmeyi kendime görev bildi. Herhangi bir örgütün çağrısıyla katılmadım.” dedi. ESP’nin yasal zeminde demokratik siyaset yapan yasal bir parti olduğunu savunan Demirtaş, ESP’nin herhangi bir yasadışı örgütün arka bahçesi olmadığını belirtti. Hakkındaki suçlamaların tutuklamaya yetmeyeceği için dosyaya gizli tanık ifadesi eklendiğini savunan Demirtaş, “Gizli tanık ifadesi diye hayal ürünü, gerçek dışı ifadeler konularak dosyayı kriminalize etmek amaçlanmıştır. Ben aynı zamanda Suruç yaralısıyım. En kanlı katliamın mağduruyken tutuklandım ve 9 aydır mahkemeye çıkmayı bekliyorum. Bu gerçek anlamda hukuksuzluk” ifadelerini kullandı. Tutukluluk hali sebebiyle eğitim hayatının aksadığını ifade eden Demirtaş, tahliyesini talep etti. .
‘6 AY ÖNCEKİ REFERANDUMDA SANSASYONEL EYLEM İDDİASI’
Dosya kapsamında tutuksuz yargılanan avukat Gülhan Kaya da savunma yaptı. Kaya tutuklu sanıklarla aralarındaki tek farkın operasyonun olduğu gece kayıtlı adreslerinde bulunmamak olduğunu söyledi. Savunmasında iddianamedeki çelişkili suçlamalara da dikkat çeken Kaya, “Operasyondan 6 ay önce yapılan 16 Nisan referandumunda sansasyonel eylem yapacağımız suçlamasıyla gözaltına alındık. Fakat heyetiniz bu duruma dikkat etmedi. İddianame polis fezlekesinin aynısı. Cenazesine katıldığım Yeliz Erbay ve Şirin’in vücutlarındaki onlarca kurşunun hesabını sormayan yargı onların cenaze törenlerine katılmamızı soruyor.” dedi. Kaya, tutuklu yargılanan arkadaşlarının tahliyesini talep etti.
‘İDDİANAME HATALIDIR’
Duruşmanın öğleden sonraki kısmında avukatların savunmalarına geçildi. İl olarak söz alan Avukat Several Ballıkaya, dosyaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İddianamede ve iddianameye dayanak olan polis fezlekesinde soruşturmanın hangi emirle ve hangi tarihte başladığının anlaşılmadığını belirten Ballıkaya, “İddianame 34. sayfaya kadar MLKP’nin tarihini anlatıyor. Soruşturmaya neden geçildiğine ilişkin açıklama yok. MLKP beşinci kongresi soruşturmaya konu olmuş ama beşinci kongrenin tarihi yer almıyor dosyada. Dolayısıyla iddianame hatalıdır. Atılı suçların hiçbiri ile ilgili bağlantılandırma söz konusu değil” dedi.
Ballıkaya, tahliye talebinde bulundu.
‘TANIK MAHKEME HUZURUNDA DİNLENMELİDİR’
Avukat Yıldız İmrek, 3 avukat sınırının usulsüzlüğüne dikkat çekti. CMK 149. maddede kovuşturma aşamasında herhangi bir sınırlandırma olmadığını, yalnızca soruşturma aşamasında sınırlandırma olduğunu belirten İmrek, KHK ile kovuşturma aşamasında da kısıtlılık getirilmesinin adil yargılama ve savunma hakkına aykırı olarak değerlendirdi.
İmrek avukat sınırlandırmasının yapılamayacağı hususundaki Anayasa Mahkemesi (AYM) emsal kararlarını mahkemeye sundu. İmrek, “Temel kanundan kaynağını almayan Kanun Hükmünde Kararname oluşturulamaz” dedi.
İmrek daha sonra tanık dinleme ve gizli tanık beyanlarına ilişikin savunma yaptı: “İfade tutanaklarının tanık beyanına dönüştürülmesi kabul edilemez. Tanık duruşmada mahkeme huzurunda dinlenmelidir.”
SAVCI TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINI TALEP ETTİ
EHB’li avukatlar ve ETHA çalışanlarının yargılandığı davada mütalaasını veren savcı, mevcut delil durumu ve tutuklama gerekçelerinde değişiklik olmadığı gerekçesiyle tutuklu sanıkların hepsinin tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamını talep etti.
İDDİANAME ÇÖKMÜŞTÜR, MÜTALAA KABUL EDİLEMEZ
Mütalaaya karşı tahliye taleplerini yineleyen avukatlar, çökmüş iddianamenin aynı olan mütalaanın kabul edilemez olduğunu savundu.
‘POLİSLER SALONDAN ÇIKARILSIN’
Mahkeme ara karar için 15 dakika ara verdi. Heyet müzekkere yapılacağı için basın ve avukatları salondan çıkardı. Avukatlar içeride TEM Şube’den polis olduğunu söyleyerek polisin salondan çıkarılmasını istedi. Kapının açılmaması üzerine avukatlar, “TEM polisine mi soracak kimi bırakıp bırakmayacağını. Kararın bizim için bir hükmü yoktur artık” diye tepki gösterdi.
Bunun üzerine kapı açıldığında polisin içeriden çıkmış olduğu görüldü.
5 KİŞİ HAKKINDA TAHLİYE KARARI VERİLDİ
Mahkeme, Havva Çuştan, İsmail Geçer, Meral Tatar, Onur Binbir ve Özgen Sadet’in tahliyesine; Coşkun Yiğit, Erkan Kakça, Hünkar Hüdayi Yurtsever, İlhan Aslan, İsminaz Temel, Mazlum Demirtaş, Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar’ın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Ayrıca tutuksuz sanıklar hakkındaki adli kontrol hükmü devam edecek. Bir sonraki duruşma 29 Kasım’a ertelendi.
Kaynak: Cansu Pişkin, Evrensel