Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu olan Yürüyüş Dergisi Yazı İşleri sorumlusu Elif Ersoy, HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu‘na gönderdiği mektupta adil olmayan bir yargılama ile ceza verildiğini, cezası bitmesine rağmen de hala daha tahliye edilmediğini söyledi.
Herkesin sesini duyurmasını isteyen Ersoy, “Tek kişilik hücredeyim. Gazete, radyo, su ısıtıcısı verilmiyor. Adil olmayan bir yargılama ile ceza yiyen bir gazeteciyim. Gazetecilik suç değildir. Yatarım bittiği halde Yargıtay onamadı çıkamıyorum. Sesime ses olun.” dedi.
2 Ağustos 2017’den beri hapiste olan Elif Ersoy, Yürüyüş dergisinin künyesinde ismi yer aldığı için İstanbul 37’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Denetimli serbestlik hakkı kazanan ve tahliye edilmeyen Ersoy, sevk talebi kabul edilmediği için 10 Eylül 2021’de açlık grevine başlamıştı.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne bir mektup gönderen Elif Ersoy’un kendi kaleminden yaşadıkları:
“Sizden, hem de bizim oralardan gelen bir dayanışma mektubu beni çok sevindirdi. Zarfın içinden çıkan 16 TL’lik pulu, hiç kullanmamış olduğu halde, tarafıma vermediler: Bu el koyma olayının mantığını kendileri de bilmiyor… Ben size her türlü desteğiniz için teşekkür ediyor, çalışmalarınızda kolaylıklar ve başarılar diliyorum.
Takatim el verdiği kadarıyla şu anki durumumu size anlatmaya çalışacağım. Dün (21 Ekim) ‘Dünya Gazeteciler Günü’ymüş. Takvim yaprağından öğrendim. ‘Bizim günümüz’ olduğunu, tam da açlık grevimin 45’inci gününe denk geldi. Pek yaman çelişkiler yaşıyoruz işte. Diğer siyasi tutsaklar gibi ben de buraya, zorla getirildim ve uzaklıktan kaynaklı ziyaret görüşü yapamıyorum. Haliyle burada bana yaşatılanları kimseye yüz yüze anlatamıyorum.
Mektuplarım ise bazen ‘sakıncalı’ görüldüğü için tarafıma iade ediliyor. Benim ikamet adresim, dosyalarımın görüldüğü yer, ailem, görüşçüm, okulum kısacası her şeyim İstanbul’da. Ama her şeyden bağımı koparmak ve sesimi iyice boğmak için buralara kadar sürgün edildim. Ben bir basın tutsağıyım, yasal bir dergi olan ‘Yürüyüş’ dergisinin künyesinde ismim yer aldığı için İstanbul 37’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 8 yıl 9 ay hapis cezası aldım. Mahkememeye iki buçuk yıl sonra çağrıldım, çok hak ihlalleri yaşadım. İmtiyaz sorumluluğunu aldıktan üç ay sonra dergi bürosuna yapılan polis baskınında alındım.
“ELİME ALMADIĞIM DERGİLERDEN HAKKIMDA DAVA AÇILDI”
2 Ağustos 2017 tarihinden bu yana kesintisiz olarak tutukluyum. Ben tutuklandıktan sonra da elime alıp inceleyebilme imkanım olmadığı halde bile, basılan dergilerden kaynaklı ayrıca hakkımda davalar açıldı. Tutuklu olduğum dosya hala Yargıtay’da bekliyor. Avukat arkadaşlarınız bu dosyayı incelediğinde, başından beridir yaşamış ve yaşamakta olduğum hukuksuzluğu göreceksiniz; gerçi pek şaşıracağınızı sanmıyorum, onlar tabiatları gereği kendilerinden yana olmayan herkese, tabi en çok da bizlere düşmanlar.
“HAKİM DOSYALARI BİRLEŞTİRMEYİ REDDETTİ”
AYM kararını tanımayan, mahkeme mahkeme dolaşan bir seyyar hakim yüzünden dört yılı aşkın süredir hapishanede tutuluyorum. Benim, ayrıca bir de İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden dosyam var. Dava devam ediyor ama duruşmalara şimdiye kadar hiç çağrılmadım. Yürüyüş dergisinin 500’üncü sayısını dağıtırken gözaltına alınmıştım, bu dosya o nedenle ‘örgüt üyeliği’nden açılmıştı. Yani aynı içerikte ve her ikisi de ‘örgüte üye olmaktan’ hakkımda açılmış olan iki dava var: Biri İstanbul 13’üncü ACM, diğeri ise İstanbul 37’nci ACM dosyaların birleştirilmesi için avukatım çok uğraştı ama AYM kararını bile tanımayan hakim bunu hemen reddetti.
“46 KİLOYA KADAR DÜŞMÜŞÜM”
Rahatsızlandığımdan dolayı yazıma ara vermek durumunda kalmıştım, mektubuma 25 Ekim Pazartesi günü postaya vereceğim. Bugün, açlık grevimin 47’nci günündeyim. Su ve poşet çay dışında midem hiçbir şey kabul etmiyor. Sık sık kusuyorum, ayağa pek kalkamıyorum; ellerim kenetlenmiş vaziyette uyanıyorum örneğin. Ölçüm yaptırmıyorum ama dün gardiyanlar, halime tanık olunca kapıyı açıp içeriye girdiler, panik oldular haliyle, tansiyonum iyi çıktı, 46 kiloya düşmüşüm.
Beni acil servise kaldırmak istediler ısrarla, kabul etmedim tabi, tekrar tekrar gelip gittiler, sonuç alamayınca da acil servisten hemşire geldi. Yani ilk kez bir sağlıkçı beni görmeye geldi sonunda. B1 vitamini getirmemelerindeki ısrarı sordum ayarlamaya çalışıyorlarmış, sadece bir yerde bulmuşlar ilacı, devlet artık ücretini karşılamıyormuş: Oysa ben kendi paramla almayı kabul ettiğimi en başta söylemiştim gardiyanlara. Süreci uzatmak için gerekçeden bol ne var ki…
Son olarak, bayılmam durumunda kimseye sormadan acil servis birimine kaldırılacağım söylendi, bu konu üzerinde de tartışma sürdü. Değerli DFG Emekçileri, şimdilik hakkımda açılmış olan davaların yoğunluğuyla geldim size, tekrar görüşmek umuduyla sevgi ve selamlarımı iletiyorum size. İster içerde olalım ister dışarıda, bu adaletsizlikler var olduğu sürece bu davalar da bitmez. Sizlere kolaylıklar ve başarılar diliyorum. Daima sağlıcakla kalın, Dostlukla Umutla.”