Gazetecilik faaliyetleri kapsamından haber yapan Mehmet Baransu’ya 3 ayrı suç ididasıyla toplam 19 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Mersin merkezli 19 şehirde ‘sözde fetö’ye yönelik operasyonun ardından yürütülen soruşturma kapsamında Mersin 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, aralarında gazeteci Mehmet Baransu’nun da bulunduğu 70 kişinin yargılanmasına devam edildi.
Duruşmada son sözü sorulan sanık Baransu, tahliyesini talep etti. Mahkeme, Baransu ile ilgili ‘gizliliği ihlal’ iddiasıyla 2 yıl hapsine, ‘yasaklanan bilgileri açıklama’ iddiasında ise 4 yıl hapsine hükmetti.
Mahkeme heyeti, Baransu’ya ayrıca ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ iddiası kapsamında da 13 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Baransu’nun 3 suçtan toplam 19 yıl 6 ay hapsine hükmedildi. Mahkeme heyeti, tutuklu Baransu’nun tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Baransu’nun ‘Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme’ ve ‘iftira’ suçlarından beraatine hükmedildi.
Mehmet Baransu haklı çıkmıştı
Mehmet Baransu’nun tarafından Mersin’deki binlerce ton GDO’lu ürün, GDO’suz numuneler üzerinde yaptırılan sahte analizlerle piyasaya sürüldüğü ile ilgili yapılan haber, 2017 yılında hazırlanan iddianamede tüm gerçekliği ile ortaya çıkmıştı. Mersin Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameye göre, binlerce ton GDO’lu ürün, GDO’suz numuneler üzerinde yaptırılan sahte analizlerle piyasaya sürülmüştü. Ürünlere yapılan analiz için numune almaya bile gitmeyen kamu görevlileri, firma çalışanlarını kullandı ve rüşvet almıştı.
Ancak aynı Mersin Başsavcılığı 2010 yılında yaşanan GDO skandalını ortaya çıkaran eski emniyet müdürü Anadolu Atayün ve ekibiyle skandalı haberleştiren gazeteci Mehmet Baransu ‘darbeye teşebbüs’ iddiasıyla dava açmıştı.
“600 sahtecilik buldum; çocuklar bile iddianamedeki sahteciliği anlardı’
Mehmet Baransu’nun Mersin’de daha önceki bir duruşmada söylediği sözler dikkat çekmişti. Duruşmaya 2 çuval savunmayla gelen Baransu, harddiskler olmadan savunma vermeyeceğini tekrarlamış ve neden vermeyeceğini de açıklamak istediğini söyleyerek şöyle konuşmuştu:
“Bu iki çuval benim 1.5 yıldır hazırladığım savunmam. Ama bugün yorgunum, yarın savunma yapabilirim ancak. Harddisk’ten aldığınız toplam iki kopya birbirini tutmuyor ve toplamda 600 adet sahtecilik buldum.”
“Çocuk bile şu iddianameyi incelese bu sahteciliği anlardı, sayın başkan siz nasıl anlamadınız? Yoksa hiç incelemediniz mi? Harddiskleri 5 ay önce de talep ettim, getirin size buradaki yazılanlarla aynı içeriğe ait olmadığını ispat edeceğim. Korkuyor musunuz? Neden getirmiyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Bu davanın çökeceğinden mi?”
“Bu dava zaten çökmüş bir dava. Şu iki fotokopiyi incelerseniz zaten çöktüğünü görürsünüz. Korkmayın cesur olun. Bu harddiskleri ne zamana kadar saklayacaksınız.”
“Şimdi sizden bir istirhamım olacak. Sayın başkan, tarafsız ve bağımsız olmadığınızı daha önce de belirtmiştim. Fikrim değişmedi. Sadece bir şey isteyeceğim. Söylediklerimin hepsi kayda geçsin. Savunmam olduğu gibi yazılsın. Sizden beni beraat ettirmenizi, doğru karar vermenizi istemiyorum. Sadece söylediklerimi yazın.
“Zira her duruşmada sonrasında inceleyip okuduğum zaman lehime ait tüm söylediklerimi yazılmadığını görüyorum.”
“Söylediklerimi yazacaksınız ki ilerde bunun hesabını sizden sorabileyim. Çünkü hepiniz içeri gireceksiniz. Tek tek bu çevirdiğiniz dolapları tek tek ispatlayacağım ve içeri gireceksiniz.”
“Şimdi huzurda bulunan avukatlardan bir ricam olacak. Onlar sadece ben savunma yaparken sayacağım sahtecilikleri saysınlar. Toplamda 600 adet çıkacak. Ama şu an yorgunum savunmama yarın sabah başlamak istiyorum.”