Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız, “Askeri casusluk” iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra “Devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak” suçlamasıyla tutuklandı. Daha önce de Silivri’de yattı. Şimdi Sincan Cezaevinde… Sözcü gazetesinden Can Özçelik de avukatları aracılığıyla Müyesser Yıldız ile görüştü. Görüşmede Yıldız, hapishane günlerini anlattı. Herkese kucak dolusu sevgilerini gönderdi. Özellikle oğlu İlim’e “Canım oğlum İlim’e en son tutuklandığım 11-12 Haziran gecesi sarılabildim” dedi.
Yıldız Sözcü’ye şunları söyledi:
“2011’de FETÖ operasyonu denilerek bizlere yaşatılan Silivri sürecinin devamı getirilip onların tamamlayamadığı iş tamamlanmak isteniyor. ‘FETÖ ruh ve zihniyeti’ gücünü sürdürüyor. Soruşturma, tutuklama yetmedi, Odatv’yi kapattılar! İkincisi Sözcü’ye, Cumhuriyet’e, Halk TV’ye Tele 1’e neler yapıldı? Aytunç Erkin ve SÖZCÜ hakkınızda neden soruşturma açılıyorsa, Oda TV ve bizler için de hedef aynı! Susmamız, susmazsak bir şekilde susturulmamız isteniyor.”
YARGI SIRTIMIZDA SOPA
“Beraberinde korku ikliminin her yere ve herkese sirayet etmesi amaçlanıyor. Bu tabloda en vahim şey, bu hukuksuzlukları yapacak olanların da ihtiyaç duyacağı yargının sırtımızda sopa, başımızda ‘Demokles’in kılıcı’ olarak kullanılması. Bir muktedirler heyeti oluştursalar ‘Bu haberi beğenmedim, gazeteyi TV’yi kapatın veya senin yazılarından rahatsız oldum tutuklayın’ denilse, inanın bu işlerde yargının kullanılmasından daha az tahribata yol açar, devletin temeline dinamit konmamış olur.”
DOSYADA KISITLILIK VAR AMA NE VAR BiLMiYORUZ
Yıldız “Soruşturma tamamlanmadığı gibi dosyadaki kısıtlılık kararı da kaldırılmadı” dedi ve şöyle devam etti:
“Yani ben de avukatım da ne olduğunu halen bilmiyoruz. Şu ana kadar gerekçe üç yazım! Bunun üzerinden iddianame yazıp beni suçlarlarsa gerçekte Sayın Erdoğan’ı suçlamış olacaklar. Çünkü bu yazılar Erdoğan’ın açıklamalarından hareketle yapılmış haber ve analizler. Bunlarla ‘devletin güvenliğini’ tehdit etmişim. Yazıların üzerinden 6 ay geçti, devletimize hiçbir şey olmadı.
Kırmızı bültenle aranan teröristi devletin TRT’sine çıkaranlar ülkemizin ve devletimizin güvenliğini tehlikeye atmıyor da ben atıyorum öyle mi? Savcı teröristin TRT’ye çıkarılmasını ‘İfade özgürlüğü’ sayacak ama bana gelince ‘Devletin güvenliğini tehdit’ diyecek.
Takdir milletimizindir. Silivri sürecinde mahkeme heyetinin yüzüne şöyle söylemiştim: ‘Biz gazeteciyiz. Bu siyasi davadır ne zaman bırakılacağımıza siz değil, bizi aldıran güç karar verecektir.’ Aynı şey bugün için de geçerlidir.”
CORONADAN ZiYARETÇi SAYIMIZ ÇOK KISITLI
Müyesser Yıldız, “Corona yüzünden maalesef ziyaretçi trafiğimizde çok sınırlı” dedi.
Yıldız şunları söyledi:
“Bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama canım oğlum İlim’e en son tutuklandığım 11-12 Haziran gecesi sarılabildim. Adalet Bakanlığı’ndan izin alabilen milletvekilleri beni yalnız bırakmadı. Hemen hemen Ankara’daki tüm avukat arkadaşlarım geliyor. Silivri’de iken ayda bir açık görüş, üç hafta kapalı görüş yapardık. Şimdi ayda sadece tek görüş var. Görüşlerin tamamı kapalı görüş. Yani camın arkasında telefonla görüşüyorsunuz.”
Yıldız “Son on yıldır başucu kitabım Osman Olcay’ın Sevr tutanaklarına ilişkin kitabıdır” şeklinde konuştu.
TELEVİZYON İSTEMEDİM, YÜRÜRKEN BİLE KİTAP OKUYORUM
Müyesser Yıldız, “Bu demir yığını, beton içinde bir avuç gökyüzü altında zaman geçmiyor” dedi ve ekledi:
“Silivri’de edindiğim alışkanlık işimi epey kolaylaştırdı. Yürürken de okuyorum. İmkanlar kısıtlı olduğu için ne gelirse onu okuyorum. Siyasi kitaplar tercihim. TV istemedim. Ancak, ailem gelişmelerden haberdar olmamı istiyor. Bakalım, direnebildiğim kadar direneceğim.”
Müyesser Yıldız, FETÖ kumpasıyla Silivri’de yatmıştı. Şimdi ise Sincan’da yatıyor. İki zulüm arasında “fark yok” diyor.